22 Ocak 2009 Perşembe

Neşe Ablamın Kedisi


“Alman kurdunu görmeye gidelim mi?” dedi Büyük Zeynep. “Gidelim” dedim. “Hayır gitmeyelim. Ben ondan korkuyorum” dedi Küçük Zeynep. “O zaman oylayalım” dedi Büyük Zeynep ve Nihan’a dönüp sordu: “Sen ne dersin?” Küçük Zeynep Nihan’ın en iyi arkadaşıydı ama Alman Kurdu’nu görmek için de can atıyordu. “Şeyyy bence gidip azıcık görelim ama sonra dönüp saklambaç oynayalım” dedi Nihan. “Küstüm sana” diye kızdı Küçük Zeynep. “Mızıkçılık yok ama” dedi Büyük Zeynep. Küçük Zeynep burnunu havaya dikti ve “Hıh! Peki gidelim o zaman” dedi.

Alman Kurdu arka sokaktaki müstakil evin bahçesinde bağlıydı. Bahçe duvarına tırmanıp uzaktan seyrediyorduk onu. Aslında birbirimize bakıyorduk ama bizi seviyor olmalıydı ki hiç havlamıyordu bize. Bazen hüzünlü sesler çıkarıyordu. Bağlı diye üzülüyorduk. Bahçeli evin sahibi bizi her gördüğünde “Çocuklar köpek zincirini koparabilir; onu sakın kızdırmayın ha. En iyisi mi çekip gidin” diyordu. Ama bir süre sonra yine tırmanıp duvarın üzerine oturuyor ve Alman Kurdu’yla bakışıyorduk. Koca cüssesine, dimdik kulaklarına ve kocaman diline rağmen bize çok sevimli görünüyordu.

Büyük Zeynep, Küçük Zeynep, Nihan ve ben duvarın üstünde otururken birden yanımızda mahallenin en yaramazı Erdem Ağbim bitiverdi sanki ve hemen havlamaya başladı. Alman Kurdu ilkin pek oralı olmadı ama çok geçmeden o da Erdem Ağbime hırlayıp havlamaya başladı. Çok güzel havlar ve miyavlardı Erdem Ağbim. Sapsarı saçları vardı ve herkes onu Sarı Erdem diye çağırırdı. Alman Kurdu da havlamaya başlayınca biz çok korktuk ve duvardan aşağıya atladık. Ama Erdem Ağbim “Korkaklar” diye bağırdı ve duvarın üstünde havlamayı sürdürdü. Sonra nasıl olduysa Alman Kurdu öfkesinden zincirini kopardı ve Erdem Ağbimi kovalamaya başladı. Kalakaldık önce, neye uğradığımızı şaşırmıştık çünkü. Sonra biz de onların peşinden koşmaya başladık. Erdem Ağbim çok hızlı koşardı; hemen toz oldu. Nereye saklandığını anlayamadık bir türlü ama olan olmuştu bir kez. Alman Kurdu sokakta özgürdü şimdi. Ona üzülmemize gerek kalmamıştı artık.

Neşe Ablam kendi apartmanlarının önünde bir sokak kedisini besliyordu. Alman Kurdu Erdem Ağbimi yakalayamayınca Neşe Ablamın beslediği sarı kediyi kovalamaya başladı. Zavallı kedicik çok korktu. Hemen bizim apartmanın önündeki akasya ağacına tırmandı. Kedinin tüyleri diken diken oldu korkudan. O esnada karşı komşumuz Gülay Teyzem minicik köpeği Kuçu’yu ihtiyaç görmesi için çıkardığı yürüyüşten eve dönüyordu. Kuçu Alman Kurdu’nu sarı kediyi kovalarken görünce coşkuyla ona katılmak istedi. Birlikte akasya ağacının altında Neşe Ablamın kedisine havlıyorlardı. Gülay Teyzem Kuçu’yu “Utanmıyor musun küçücük kediyi korkutmaya” diye azarladı. Kuçu utanıp azıcık susar gibi oldu ama Alman Kurdu’nun aldırdığı yoktu. Neşe Ablamın kıvırcık kısa saçları diken gibiydi şimdi. Bir yandan Alman Kurdu’na bağırıyor bir yandan da kediyi ağaçtan indirmeye çalışıyordu. Ama çok korkmuştu zavallı kedicik; bir türlü inmeye cesaret edemiyordu.

Köpeklerin gürültüsü mahalledeki herkesi rahatsız etti. Üst komşumuz İlhan Amcam balkona fırladı önce. Sonra emeklilikten önceki kameramanlık günlerini hatırlayıp bir fotoğraf makinası kapmaya gitti içeriye. Karısı İclâl Teyzem kediciğe çok acımıştı ve ayağındaki terliği çıkarıp balkondan Alman Kurdu’na doğru fırlattı. Alman Kurdu terlik isabet edince kaçtı. Kuçu da koşup Gülay Teyzeme sığındı. Ama kedicik ağaçtan inmeye cesaret edemiyordu. Alt komşumuz Feriha Teyzemle yan komşumuz Naciye Teyzem çok yaşlı kadınlardı; “Ne olacak bu kediciğin hâli” diyerek üzülüp ağlamaya başladılar hemen. Neşe Ablam ısrarla “Gel pisi pisi “ diyordu ama kedicik inmiyordu. Yandaki yeşil apartmanda oturan Nehir Ağbim babasının doğum gününde aldığı Örümcek Adam kostümünün içinde seyrediyordu olanları. Çok heyecanlanmıştı ve “Ben şimdi hallederim” diye bağırmaya başladı. Herkes “Dur yapma” deyinceye kadar kendisini zemin kattaki evlerinin penceresinden bahçeye bırakmıştı bile. Tabii kediciği indirmeye faydası dokunmadı.

Neşe Ablama “Hadi itfaiyeye telefon edelim. Gelip kediciği ağaçtan indirsinler” dedim. “Aradım, gelemiyorlar. Yenişehir çokkatlı otoparkına bomba koymuşlar; bir kısmı oradalarmış” dedi. “Ya kalanları?” dedim. “Onlar da bulvarda patlayan borudan akan suyla dolan alt geçidi boşaltmaya çalışıyorlarmış” dedi. “Şansa bak yaa!” dedim, başını salladı. Gözüme Neşe Ablamın arabası ilişti. Keşke reklamlardaki gibi araba robota dönüşüverse ve robot da kediciği ağaçtan indiriverse diye hayıflandım. Fakat reklamlar ile gerçekler çoğu zaman pek uyuşmuyordu. Birden aklıma cin gibi bir fikir geldi. Hemen Gülay Teyzeme koştum. Önce kabul etmedi tabii. Ama bir süre dil döktükten sonra ikna oldu; kedileri köpekler kadar severdi.

Bizim apartmanın en üst katında oturan Tahir Ağbimlerin penceresinden kenarından kalın bir iple bağladığımız çuvalı akasya ağacının üstüne doğru sarkıttık. Düşmesin diye çok iyi sarıp sarmalamıştık. Kuçu biraz ürkmüştü tabii. Ağlıyor muydu havlıyor muydu anlayamadım. Yukarıdan bir köpeğin kendisine havlayarak yaklaştığını duyunca kedicik can havliyle yere attı kendini ve kaçıp gitti.

Neşe Ablam saçlarımı okşadı “aferin Bilge” dedi.

© Emin Akçaoğlu
Resim: Bilge Akçaoğlu

Hiç yorum yok: